Bir zamanlar, gökyüzü kadar berrak ve derin olan Zümrüt Ay Gölü adında büyülü bir yer vardı. Efsaneye göre, bu göl ay ışığını yansıtarak geceleri ışıldar, gökyüzündeki yıldızları suyun üzerine indirirdi. Ancak gölü besleyen ve ona sihrini veren Yansımalar Taşı bir gece aniden kayboldu.
Gökyüzü mat bir siyaha döndü, yıldızlar soldu, gölün yüzeyi ise artık karanlık ve donuktu. Ne bir ışık yansıdı ne de suyun içinde gökyüzü görüldü. İnsanlar bunun ne anlama geldiğini bilmiyordu ama içlerinde bir boşluk hissediyordu.
Defne, her gece gölde ay ışığının yansımalarını izleyerek hayaller kuran bir kızdı. Ama şimdi göl ona boş ve kaybolmuş görünüyordu. Büyükannesi ona dedi ki: “Yansımalar Taşı olmadan, göl bir daha ışıldayamaz. Eğer onu geri getirmezsek, gökyüzü ile yeryüzü arasındaki bağ sonsuza kadar kopacak.”
Defne, kayıp taşı bulup gölü tekrar canlandırmak için yola çıktı.
Gölün kıyılarında dolaşırken, normalde yıldızlar gibi parlayan suyun donuk olduğunu fark etti. Rüzgâr esmiyordu, su hareket etmiyordu. Tam geri dönmeyi düşündüğünde, gökyüzünde süzülen kanatları gümüş ışıklarla parlayan bir Gecenin Turnası belirdi. Turna, sessizce süzülerek gölün derinliklerine doğru ilerledi.
Defne, turnanın izinden giderek Sessiz Yansıma Mağarası’na ulaştı. Burada, eski taşlarla oyulmuş dev bir giriş buldu. Üzerinde şu yazıyordu: “Gerçek ışığı bulmak isteyen, önce kendi yansımasını görmelidir.”
Tam içeri girmek üzereyken, mağaranın derinliklerinden büyük, gözleri su gibi parlak bir Gölge Kaplanı belirdi. Kaplan, Defne’ye dikkatle baktı ve sordu: “Yansımalar Taşı’nı neden geri getirmek istiyorsun?”
Defne cesurca cevap verdi: “Çünkü ışık yalnızca görmek için değil, gerçeği anlamak içindir. Onsuz gökyüzü unutulmuş olur.”
Kaplan başını salladı ve kuyruğunu yere sürttü. O anda, mağaranın en derin noktasında hafifçe parlayan Yansımalar Taşı belirdi.
Defne, taşı nazikçe aldı ve hızla gölün merkezine döndü. Onu eski sunağa yerleştirdiği anda, önce hafif bir ışık yayıldı. Ardından, göl yüzeyinde ayın ilk yansıması belirdi, suyun içinde yıldızlar ışıldadı ve gökyüzü tekrar göle dokundu.
Zümrüt Ay Gölü eski ihtişamına kavuşmuştu.
Defne, köyüne döndüğünde herkes ona teşekkür etti. Büyükannesi ona, “Sen yalnızca yansımaları değil, gökyüzüyle dünyanın bağını da geri getirdin,” dedi. O günden sonra, Defne Yansıma Gölü’nün Koruyucusu olarak anıldı. Ve her gece, gölün yüzeyinde beliren yıldızlar, onun cesaretinin yankısını suya fısıldamaya devam etti.
