Bir zamanlar, herkesin görmek istediği ama sadece kalbi temiz olanların bulabileceği bir çiçek vardı. Bu çiçeğe “Ormanın Mavi Çiçeği” denirdi. Çiçek, ormana huzur getirir ve tüm hayvanları neşeyle doldururdu. Ancak bir gün, Mavi Çiçek soldu ve orman karanlığa büründü.
Leyla adında meraklı bir kız, Mavi Çiçek’in neden solduğunu öğrenmek için harekete geçti. Büyükannesi ona şöyle dedi: “Bu çiçeğin yeniden açması için sevgi dolu bir kalple onu bulman gerek. Yolculuk kolay olmayacak ama sen bunu başarabilirsin.”
Leyla, yanına su matarası, bir fener ve küçük bir çanta alarak ormana doğru yola çıktı. Ormanda ilerlerken, ağaca dolanmış bir tilki gördü. Tilki, “Lütfen beni kurtar,” diye yalvardı. Leyla, dalları dikkatlice çözüp tilkiyi serbest bıraktı. Tilki, “Yardımına teşekkür ederim. Eğer zorlanırsan beni çağır,” dedi.
Leyla, çiçeğin bulunduğu yeri gösteren eski bir taş yol buldu. Yolun sonunda bir dereyle karşılaştı. Nehrin çok hızlı aktığını gören Leyla, karşıya geçmek için bir çözüm aradı. O anda tilki geri döndü ve ona güvenli bir yol gösterdi.
Sonunda Leyla, Mavi Çiçek’in bulunduğu bir açıklığa ulaştı. Çiçek, solgun yapraklarıyla başını eğmişti. Leyla, çiçeğin yanına oturdu ve ona sevgi dolu bir şarkı söyledi. Şarkının melodisi çiçeği canlandırdı, yaprakları yeniden maviye döndü ve etrafa huzur yayıldı.
Leyla, çiçeğin tekrar açmasını sağlayarak köyüne döndü. Ormandaki tüm hayvanlar ona teşekkür etti ve o günden sonra Leyla’nın hikayesi, cesaret ve sevginin sembolü olarak anlatılmaya devam etti.
